
12 Eylül Yangını…
Gece ateşin başında oturuyorduk… Bir oda dolusu kitap etrafımızda öbek öbek…Ben sessizce ağlıyordum. Abim ağlayamadığı için benden daha kötüydü belki de bunu odun atarken titreyen ellerinden anlıyordum. Bir ara göz göze geldik. “Günlerdir düşünüyorum biliyorsun. Kendimden başka birine hele de ailemize daha fazla zarar verme hakkım yok .Onları çok üzdük zaten …” dedi.
Bizimkiler ve yengemin ailesi kitapları yakması için yalvarırcasına her gün abimle konuşuyordu.
O, “şartları olgunlaştırma” döneminin kurbanlarından , göğsünde bir bıçak yarası ile ölümden dönmüş kendi davasının kahramanıydı. Kim bilir o zamanlar benim anlayamayacağım ne tufanlar esiyordu içinde ama herkes için en güvenli en makul olanı yapmak zorundaydı. Aslında gerçeklerle yüzleşmeyi en erken başaranlardan biriydi darbeden çok önce : Bizim bu memleketi sevmek bu halka eşitlik adalet kardeşlik istemekten başka suçumuz yok , karşı taraf da öyle … Sadece farklı yollara inandık hepsi bu. Ama acı da olsa kabul etmeliyiz memleket sevdası kullanılır başımıza gelen bu… Demişti.
O gece ben bunlardan azade sadece kitaplara bakıyordum. İlkokul 5. sınıftaydım.Evde çok kitap okunduğu için ailenin küçüğü olarak yaşıtlarıma göre şanslıydım epeyce kitap okumuştum ama çoğu büyüyünce okumam kaydı ile bana verilmiyordu. Merakımdan ölüyordum bazen , büyüklerimden gizli okumaya çalıştığım kitaplar da vardı . Ve şimdi hepsi birden ortadan kaldırılıyordu.
Şimdiki gibi kötü çevirilerin ucuz baskılarını işportada bulacağımı hiç bilemezdim. O zaman kitaba ulaşmak ne kadar zordu yaşayanlar bilir.
Ateş yükseldikçe her kitap idama giden bir insana dönüştü gözümde. O insan kimbilir bana neler anlatacaktı ama sonsuza kadar susturuluyordu…
Sessiz ağıdımın tonu yükseldi. Artık ateşin içinde Kenan Evrenin suratı dalgalanıyordu ve her çizgisinden nefret ediyordum. Ne istediğini gerçekten anlamıyordum, anla-ya-mıyordum… Kitapların ve gençlerin bir ülkeye ne zararı olabilirdi…
Abim ” Daha fazla zorlaştırma Fatoş , hepsini senin için saklamak isterdim ama imkan yok biliyorsun…” dedi bir ara. Nedense o anda Maksim Gorki’nin “Ana”sına sarıldım. Tuğla gibi bir kitap üstünde bir anne resmi vardı ve bizim gibi ateşin başında oturuyordu.
“Ama ben bunları çok merak ediyorum abi, içinde ne var hiçbir zaman bilemeyeceğim . Ne olurdu bilseydim?”
” Peki, hadi en merak ettiklerini seç ! Bir çuval kadar . Birkaç gübre torbasının içine koyalım su almasın . Senin için bahçeye gömeceğim şartlar uygun olursa çıkartırız.”
Abim iyi düşünmüştü. Hevesle kitap seçerken , ağlamam kesildi , diğerlerinin yanışını görmedim, yazarların çığlıklarını duymadım. O tandıra bir daha dönüp bakmadım . Gece yarısı abimin bir elinde bir çuval kitap, diğer elinde ben, tandırlıktan çıktık… Devamı bir başka Eylül’e belki …
Sadece şunun için paylaşmak istedim sizlerle: 12 Eylül bir yangın yeri yüreğimde… Bir daha çocuklar bunu yaşamasın!
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Benzer Yazılar
-
NEÜ Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, Basınla Bir Araya Geldi
-
İl Başkanı Ekici: ‘Türkiye Karanlığa Gömülmeyecek !
-
Konya Büyükşehir’den Esnafa Billboardlu Destek
-
Brezilyalı Bisikletçiden Başkan Bayındır’a Teşekkür
-
KTÜN’de Niteliksel Büyüme ve Gelişme Devam Ediyor
-
Aydınlar Ocağı’nda Özdemir Sabancı anıldı
-
İYİ PARTİ KARATAY’DAN GÖNÜL GÖZÜ DERNEĞİ’NE 10.YIL ZİYARETİ
-
ÇUMRA’DA YOL TUZLAMA ÇALIŞMALARI ARALIKSIZ DEVAM EDİYOR
-
Demokrat Parti’den Mahir Ünal’a Demirel tepkisi !
-
Uzaktan Eğitimlerle KOMEK’te Kayıt Zamanı
-
Özel Öğretim Kurumlarının talepleri Ankara Seta’da yapılan kapalı Çalıştay’da masaya yatırıldı
-
GÜRBÜZ’DEN TAZİYE MESAJI